Türkiye’nin uluslararası alanda giderek artan etkisini vurgulayan Erdoğan, dış politikada izlenen bağımsız ve milli çizginin altını çizerek, "Hedeflerimiz büyük, ancak bu hedefleri gerçekleştirecek diplomatik kapasiteye de sahibiz" dedi. Konferansın açılışında, Türk diplomasisinin geçmişinden bugüne uzanan gücüne dikkat çeken Erdoğan, dünyadaki mevcut krizler ve Türkiye'nin bu krizlerdeki rolüne ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu.
"Büyükelçilerimiz küresel barışın öncüsü"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konferansın Türkiye'nin dış politika vizyonuna katkı sunduğunu belirterek, dış temsilciliklerde görev yapan büyükelçilerin stratejik sorumluluklarına vurgu yaptı. Türkiye'nin dünyanın en geniş üçüncü diplomatik ağına sahip olduğuna dikkat çeken Erdoğan, 261 diplomatik ve konsüler misyonla küresel çapta etkili bir hariciye teşkilatı oluşturduklarını ifade etti.
Erdoğan, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Büyükelçiler Konferansı, dış politikamızın stratejik bir zeminde tartışıldığı ve ortak akılla şekillendiği bir platformdur. Sizlerden, uluslararası gelişmeleri yakından takip ederek barış ve istikrarın temini için aktif bir rol oynamanızı bekliyoruz.”
Gazze’de kalıcı barış vurgusu
Erdoğan, özellikle Orta Doğu’daki insani krizlere değinerek, Gazze'deki insanlık dramına uluslararası toplumun kayıtsız kalmasını sert ifadelerle eleştirdi:
“İsrail’in Gazze'de sürdürdüğü saldırılar, temel insani ve hukuki değerleri örselemektedir. Daha fazla kan dökerek güvenlik sağlanamaz. Türkiye, Gazze’deki trajediyi durdurmak için elini değil, tüm vücudunu taşın altına koymaya hazırdır.”
Filistin meselesinde kalıcı bir ateşkesin ve barışın sağlanmasının önemini vurgulayan Erdoğan, küresel güçlere bu konuda daha aktif bir rol alma çağrısı yaptı.
"Mazlumlar kazandı"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de son dönemde yaşanan değişimlere dikkat çekerek, Esad rejiminin ülkeden çekilmesiyle yeni bir dönemin başladığını ifade etti.
“Esad rejimi arkasında katliamlarla, yıkımlarla, barbarlıkla dolu büyük bir enkaz bırakarak Suriye'den firar etmiştir. Zalimler kaybetmiş, zelil olmuş, mazlumlar bir kez daha kazanmıştır. Suriye'de 61 yıldır kan ve gözyaşı ile süren kötülük artık son bulmuştur. İnşallah bu ülkede en zor dönem pazar günü itibariyle geride kalmıştır. Türkiye, Suriye ihtilafının ilk gününden beri daima hakkı, adaleti, kuşatıcı ve kapsayıcı bir sistemin inşasını savunmuş, katliamlar başladığında da Suriyeli kardeşlerine hem kapısını hem de gönlünü sonuna kadar açmıştır. Hükümetimizin tüm engellemelere, haksız eleştirilere ve itibar suikastlerine rağmen 13 yıldır kararlılıkla sürdürdüğü insani politikasının haklılığı çok net biçimde tescillenmiştir. Atalarımızın dediği gibi; doğru duvar yıkılmamış, Türkiye ne kendi vatandaşlarına ne de Suriyeli kardeşlerine mahcup olmamıştır. Muhalefetin ve içimizdeki ırkçı çevrelerin ülkemize yeni bir 'Boraltan Köprüsü' faciası utancı yaşatma girişimlerini boşa çıkardık. Suriye hapishanelerinden yansıyan vahşet görüntüleri ve trajik insan hikayeleri Suriye halkının neden evlerini terk etmek zorunda kaldığını, Esad'ın sözde af ilanlarına neden itibar etmediklerini, ülkelerine dönmekte neden istekli olmadıklarını ortaya koyuyor. 'Hapishane' denilen yerlerin affınıza sığınarak söylüyorum; esasen birer insan mezbahanesi olduğunu gördük. Elbette Suriye'de her şey bitmiş değildir. Suriyeli kardeşlerimiz bundan sonra ülkenin yeniden imarı ve ihyası başta olmak üzere pek çok meydan okumayla karşı karşıyadır. Sürecin bugüne kadar başarıyla yönetildiğine şahit oluyoruz" dedi.
Türkiye’nin insani politikasının doğruluğunun bugün çok daha net bir şekilde görüldüğünü belirten Erdoğan, Suriye’de barış ve istikrarın tesisine katkı sunmaya kararlı olduklarını söyledi.
"Türkiye oyun kurucu olarak gücünü artırmaya devam ediyor"
Erdoğan, küresel güç dengelerindeki değişime dikkat çekerek, çok kutupluluk ve bölgeselleşmenin dünya siyasetine yön verdiğini söyledi.
“Barış ve güvenliği sağlamakla görevli uluslararası kurumlar, maalesef savaş ve çatışmaları engellemekte yetersiz kalıyor. Türkiye, bu dönemde oyun kurucu bir aktör olarak müessir gücünü artırmaya devam ediyor.”
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) Genel Sekreterliği’ne Türk diplomat Feridun Sinirlioğlu’nun atanmasının Türkiye’nin diplomatik başarısının bir göstergesi olduğunu belirten Erdoğan, Türkiye’nin bölgesel krizlerdeki arabuluculuk rolünü sürdüreceğini ifade etti.
Milli teknoloji hamlesi
Savunma sanayisindeki yerlilik oranının yüzde 80’e ulaştığını belirten Erdoğan, büyükelçilere bu alandaki kazanımların dost ülkelere tanıtılması ve yeni iş birliklerinin geliştirilmesi çağrısında bulundu:
“Dijital çağın sunduğu fırsatlardan yararlanmalı ve hibrit tehditlere karşı tetikte olmalısınız. Savunma sanayinde kendi kendine yeten bir Türkiye inşa ediyoruz.”
İslamofobi ve kültürel ırkçılıkla mücadele
Batı ülkelerinde artan İslam düşmanlığı ve kültürel ırkçılık konularına değinen Erdoğan, kutsal değerlere yönelik saldırılara karşı diplomatik temsilcilerin daha aktif bir mücadele yürütmesi gerektiğini söyledi.
“Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılar, toplumsal birlikteliği zedeleyen eylemlerdir. Bu saldırılarla mücadele etmek ve farkındalık oluşturmak hepimizin görevidir.”