İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik başlatılan yolsuzluk soruşturmasında düzenlenen izinsiz gösterilere katılan, aralarında gazetecilerin de olduğu 25 kişi hakkında iddianame hazırladı.
Gazeteciler, gösterileri takip etmek amacıyla alanda bulunduklarını ancak yapılan incelemelerde herhangi bir gazetecilik faaliyeti yürütmedikleri gerekçesiyle suçlandı.
İstanbul'daki yasa dışı gösteriler ve gazetecilerin durumu
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, CHP'nin 19 Mart ve sonraki günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin önünde ve Saraçhane Parkı'nda yaptığı toplanma çağrıları hatırlatıldı. İddianamede, İstanbul Valiliği’nin 19-23 Mart tarihleri arasında toplantı, yürüyüş ve protesto eylemlerinin yasaklandığına dair aldığı kararın, kolluk kuvvetlerince ilgili eylemcilere bildirildiği belirtiliyor.
Buna rağmen, toplanan kalabalık dağılmamakta ısrar etmiş ve polisle gerginlik yaşamıştır. Kolluk kuvvetlerinin uyarıları ve orantılı müdahaleleri sonrasında, yasa dışı eyleme katılan 25 kişi arasında gazeteciler Bülent Kılıç, Kurtuluş Arı, Yasin Akgül, Zeynep Kuray, Gökhan Kam, Ali Onur Tosun ve Hayri Tunç’un da yer aldığı tespit edilmiştir. Bu gazetecilerin, yalnızca görev gereği olay yerinde bulunduklarını ifade ettikleri ancak yapılan incelemelerde bu beyanlarını destekleyecek herhangi bir gazetecilik faaliyeti yürüttüklerine dair bir bulguya ulaşılamadığı vurgulandı.
İddianamede, "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet" suçundan söz konusu 25 kişi hakkında, 6 ay ile 3 yıl arasında değişen hapis cezaları talep edilmiştir. Ayrıca, TCK'nın 53. maddesi gereği siyasi yasak da istenmiştir.
Gazetecilerin beyanlarına itibar edilmedi
İddianamede, söz konusu gazetecilerin olay yerinde gazetecilik faaliyetinde bulunduklarını ancak herhangi bir somut delil olmadığı için bu beyanlarının kabul edilmediği belirtildi. Gazetecilerin, protestoları haber yapmak amacıyla takip ettiklerini ifade ettikleri, ancak polis tarafından engellenen gösterilere katıldıkları ve olay yerinde herhangi bir gazetecilik faaliyeti yürütmedikleri ileri sürüldü.
Gazetecilerin gösterilere katılmalarına dair toplanan deliller ışığında, ifadelerinin doğruluğuna itibar edilmediği ve bu nedenle suçlamaların geçerli olduğu kaydedildi.