"Şüpheli Ekrem İmamoğlu'nun her ne kadar Silahlı Terör Örgütüne Yardım Etme suçundan tutuklanma istemiyle Hakimliğimize sevk edilmiş ve dosyada bulunan MASAK raporları, tanık beyanları, HTS Raporları, Kolluk tutanakları ve tüm dosya kapsamı uyarınca kuvvetli suç şüphesi bulunsa da Hakimliğimizin 23.03.2025 tarihli 2025/347 sorgu sayılı kararı uyarınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek, rüşvet almak, kamu kurum ve kuruluşlarının ihalesine fesat karıştırmak ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçlarından tutuklanmasına karar verildiğinden bu aşamada tutuklama tedbirinin gerek bulunmadığı anlaşılmakla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın tutuklama talebinin reddine
Kararın bir suretinin şüpheliye ve müdafilerine verilmesine
Şüpheliler Mahir Polat, Mehmet Ali Çalışkan ve Resul Emrah Şahan'ın üzerine atılı silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan tutuklanmaları talep edilmekle, şüphelilerin Kent Uzlaşısı örgütsel faaliyetlerine ilişkin tümünün ortak örgütsel irtibatı olarak PKK/KCK terör örgütü, siyasal yapılanması sorumlusu firari Azat Barış ile HTS kayıtlarının bulunduğu, şüphelilerin terör suçlarından adli kayıtları bulunan şahıslarla iletişimleri olduğunun tespit edildiği, PKK/KCK terör örgütü siyasal alan sorumlularından Azat Barış ile olan ortak, yoğun ve süreklilik arz eden örgüt mensubu ve belediye personeli olan tanık beyanlarını destekleyen 31/03/2024 tarihli seçime yakın dönemi öncesine ilişkin irtibatlarına dair içerikler, kendilerinin sair terör örgütü mensuplarıyla irtibatlarına dair tespitler, mali analiz raporları içeriği, Azat Barış ve firmalarının Kent Uzlaşıları faaliyetleri ve söylemlerine ilişkin açık kaynak içerikleri, faaliyet doğrultusunda belediyeye sızdırılan belediye meclis üyeleri ve başkan yardımcıları ile personellerden ibaret terör örgütü mensuplarının örgütsel bağlarına dair tespitler değerlendirildiğinde şüphelilerin örgütün hareketlerini kolaylaştıran ve yaşantısını sürdürmeye yönelik eylemlere iştirak ederek üzerlerine atılı PKK/KCK terör örgütüne yardım etme suçunu işledikleri MASAK raporları, tanık beyanları, HTS raporları, kolluk tutanakları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde şüphelilerin üzerine atılı suçu işledikleri hususunda kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu atılı suçun vasıf ve mahiyeti ile kanunda öngörülen cezasının alt ve üst sınır nedeniyle kaçma ve saklanma ihtimalinin yüksek olduğu bu nedenle bu aşamada adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağı bu doğrultuda tutuklamanın ölçülü olduğu kanaatine varılarak CMK'nın 100 ve devamı maddeleri gereğince şüphelilerin ayrı ayrı tutuklanmalarına şüpheliler hakkında yeteri kadar tutuklama müzekkeresi çıkarılmasına, şüphelilerin tutuklandığının istekleri halinde Cumhuriyet Başsavcılığı kanalı ile yakınlarına bildirilmesine."
Ekrem İmamoğlu'nun savunması
"Ben, bu hususta emniyette ve savcılıkta ifade vermiştim. O ifadem doğrudur ve aynen tekrar ederim. Ama mahkeme anında elime geçen sevk yazısında benden ifade alan savcının isminin farklı olduğunu gördüm. Sayfalarca PKK terör örgütü, hiç ilgilenmediğim KCK, HDK vesaire kısaltmalarla geçen farklı dergilerde farklı terör örgütlerinin söylemlerinin dizildiği tam bir kumpas ve pusu düzenin kuran 2 savcının suç isnadını görmekteyim. Hepsi benim için çöp niteliğindedir. Bütün bunları benim için yazan ve terör örgütü üyeliğini ortaya koyan kişiler meslek şereflerini, meslek namuslarını kaybetmiş kişilerdir. Bu tür kişiler sadece bunları yazma marifetine sahip değil muhtemeldir ki ülkemizin başına bela olmuş veya olacak terör örgütü deneyimlerine de sahip olduklarını düşünüyorum. Yaptıkları bu iş ve işlemler ülkemizin adalet sistemine atılmış bir bombadır, tahribatı büyük olacaktır, yüce Türk yargısına ve onbinlerce namuslu yargıç, savcılara sesleniyorum ki bu tür meslek namusunu, meslek ahlakını yitirmiş insanlara meydan vermeyin. Şeref yoksunu bu insanlar Ramazan ayında kul hakkının ötesine geçip milletimize ve vatana ihanet etmektedirler. Dolayısıyla suç isnadının bende zerre kadar kıymeti yoktur. Yazdıkları her sayfa çöp niteliğindedir. Benim vatan ve millet sevgimi, bayrak sevgimi ve bu ülkede yaşan 86 milyon insanı barış ve huzur içerisinde yaşayacakları bir ülke sevdamı bu tür çöp niteliğindeki insanlar ne sorgulayabilir, ne ifademi alabilir ne de benimle ilgili fikir beyan edebilir. Benim milletime, vatanıma, bayrağıma olan sevgimi, bağlılığımı ölçecek aşağılayacak ya da terörle iltisaklı olacak diyecek kişi anasının karnından doğmadı. Ben, dün ne istediler de vermedik diyenlerden ve dün, dünde kaldı cancağızım diyenlerden değilim. dün de ne istediler de vermedik dediklerinde ülkenin zararlarını gördüğüm yerdeyim. Bugün de ülkemize zarar verenleri çok iyi bir noktadan gören yerdeyim. Beni doğuran anne ve baba vatana ve millete faydalı olma noktasında yetiştirmiş, ben Cumhuriyet değerlerine bağlı, Atatürk'ün kurduğu bu Cumhuriyetin 2. yüzyılında gençleri ile tarih yazacağı bir döneme imza atmaya kararlı bir siyasetçiyim. Bu hedefimi bu milletin 86 milyon insanımızın evlatları ile birlikte başaracağımızı milletimiz görecek ve yaşayacaktır. Bu terör örgütü kimliği ile hareket eden bu iddianameleri yazan, uyduran, beni kumpasla alt etmeye çalışan, yargıyı perişan eden ve siyasetin aparatı haline getirme gayreti içinde olan kişi ve şürekası milletimiz de devletimiz adına bayrağımız ilelebet dalgalansın diye sonsuz mücadele edeceğimi dünden daha güçlü olduğumu ve 86 milyon insanın varlığını arkamda hissettiğimi ve 86 milyon insanı birbirinden ayırt etmeden, kimliğine, inancına bakmadan bu ülkenin asli bir vatandaşı olduklarını hissedecekleri bir geleceği hep birlikte başaracağız. Allah yolumuzu açık etsin, bu mahkemeye gelen bütün karalayıcı, kumpas içerikli iddiaları reddediyorum. Tabii ki serbest bırakılmamı talep ediyorum"