İzmir’in Kiraz ilçesinden doğup Beydağ ve Ödemiş’e kadar uzanan Kaystros (Küçük Menderes) Irmağı, tarihin ve doğanın izlerini taşıyan verimli Beydağ Ovası’nı yeşertiyor. Antik dönemlerden günümüze dek bereket kaynağı olan bu topraklar, aynı zamanda birçok medeniyete ev sahipliği yaptı.
Kaystros Irmağı: Bereket kaynağı ova
Kaystros Irmağı, Kiraz ilçesinden doğup hafif bir yay çizerek Beydağ üzerinden Ödemiş’e ulaşıyor. Bu nehir, her yıl mevsimine göre taşarak etrafındaki toprağı besler ve bölgedeki tarımsal hareketliliğin canlanmasına neden oluyor. Mart ayında başlayan tarımsal faaliyetler, ovanın dört bir yanını yeşerten bu suyla hayat buluyor.
Tarihin tanıkları: Tmolos ve Messogis Dağları
Bu verimli ovayı kuzeyde Tmolos (Bozdağlar) ve güneyde Messogis (Aydın Dağları) çevreliyor. Ovanın belgelenen tarihi, M.Ö. 3000'de başlayan eski Tunç Çağı'na kadar uzanıyor. Yüzey araştırmalarında bölgedeki en eski bulgulara Hititler, Frigler, Lidyalılar ve Persler döneminde rastlanırken, Lydia Krallığı'nın sonu ise M.Ö. 546 yılında Perslerin bölgeye hâkim olmasıyla gerçekleşti.
Beydağ’ın bilinmeyen kuruluşu ve Bizans dönemi
Beydağ İlçesi'nin kuruluş tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, Bizans döneminde “Palaiapolis” olarak anıldığı, Bizans’ın Cholcedon Meclisi kayıtlarında geçiyor. Prof. William M. Ramsey'in araştırmalarına göre Palaiapolis’i kuranların Kilbia’lılar olabileceği varsayılıyor. 13. yüzyılda Bizans’ın elinden çıkan bölge, Aydınoğulları ve daha sonra Osmanlı egemenliğine girdi. Osmanlı döneminde “Balyambolu” olarak bilinen Beydağ, zamanla “Biyanbol” ve son olarak da “Beydağ” adını aldı.
Millî mücadelede Beydağ direnişi
Bölge halkı, Yunan işgali sırasında Kuvayı Milliye hareketine büyük destek verdi. İzmir’in işgalinin ardından Hacı İlyas cephesinin çökmesiyle birlikte Ödemiş ve çevresinde efe ve zeybeklerin öncülüğünde oluşturulan cephelerle bölge korundu. 30 Ağustos 1922’deki Büyük Zafer sonrası, 1 Eylül’den itibaren Yunan güçleri çekildi ve Beydağ yeniden Türk topraklarına katıldı.