Smyrna Tiyatrosu’na ilişkin ilk bilgilere Vitruvius’un De Architectura adlı eserinde rastlanmaktadır. Vitruvius, tiyatronun skene binasına bitişik olan Stratonikeion adlı bir portikoyu övgüyle anlatmıştır. Bu portikonun tiyatro çevresinde bulunması, izleyiciler için yağmurlu havalarda sığınacak bir alan sağlaması açısından önemli bir tasarımdı. 2. yüzyılda yaşamış olan Aristides de tiyatroyu betimlese de ayrıntılı bilgi vermemiştir.
17. Yüzyıldan bugüne
Smyrna Tiyatrosu’nun varlığı, 17. yüzyıldan itibaren İzmir’e gelen seyyahlar ve araştırmacıların izlenimlerine dayanmaktadır. Jean Baptiste Tavernier, tiyatronun yarım daire biçiminde ve deniz tarafı açık şekilde inşa edildiğini belirtmiş, Moncony ise tiyatronun 314 adım uzunluğunda ve 24 sıra basamaktan oluştuğunu yazmıştır. 19. yüzyıl seyyahları, tiyatronun yapısını daha da detaylandırmış; Otto Friedrichs von Richter, bir kemer ve yüksek bir duvarın varlığından söz etmiştir.
1912-1913 Yılları ve detaylı gözlemler
Smyrna Tiyatrosu hakkında en ayrıntılı gözlemler, 1912-1913 yıllarında Otto Berg ve Otto Walter tarafından yapılmıştır. Onların çalışmaları, tiyatronun üç katlı sahne binasına sahip olduğunu ve yarım daire şeklindeki orkestrasının 152 metrelik çapında üç kademeli bir cavea içerdiğini ortaya koymuştur. Tiyatronun oturma basamaklarının kireçtaşından yapıldığı ve her birinin 0,43 m yüksekliğinde, 0,45 m genişliğinde olduğu tespit edilmiştir.
Görsel açıdan önemli bir konumda
Smyrna Tiyatrosu, Kadifekale'nin kuzey yönlü yamacında, İzmir Körfezi’ni ve Smyrna’yı mükemmel bir açıyla izleme imkanı sunan bir konumda inşa edilmiştir. Tiyatronun ne zaman inşa edildiği kesin olarak bilinmemekle birlikte, Vitruvius’un eserine atıfta bulunulması, en azından İ.Ö. 1. yüzyılda yapıldığını göstermektedir. Roma İmparatorluk dönemi sırasında, büyük olasılıkla bir deprem sonrası onarılan tiyatro, 178 yılı depreminden sonra son halini almıştır.
Smyrna Tiyatrosu, hem İzmir’in tarihine hem de antik dönemin kültürel mirasına ışık tutan önemli bir yapıdır ve yapılan araştırmalar, tiyatronun tarihsel izlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olmaktadır.