Bayraklı Muammer Aksoy Parkı’nda gerçekleştirilen anma töreni ve basın açıklamasına ADD İzmir Şubeleri, dernek üyeleri ve vatandaşlar katıldı. Basın açıklamasının açılış konuşmasını, ADD’nin kurucu üyelerinden olan Prof. Dr. Mustafa Altıntaş gerçekleştirdi.
"En son benimle görüştü"
Altıntaş, ADD’nin kuruluş hikayesini ve Muammer Aksoy’un öldürüldüğü günü dile getirdi. Atıntaş, “Muammer Aksoy’la meslektaş olarak çalışmalar yaptım. Ama iki konu var ki bunlar ikimizin de yüz akıdır. Bunlardan bir tanesi Kemal Horsum davasıdır. O dava kamu adına avukatlığı Muammer Aksoy yapıyordu, ben ise davanın bilirkişisiydim. Hemen her gün beraber olduğumuz Muammer Aksoy o dava dosyasında bana dönüp bir kere nasıl gidiyor dosyaya bakabildiniz mi dememiştir. Ancak Kemal Horsum'un avukatlığını yapan Uğur Alacakaptan bana ulaşmak istemiştir. İkincisi gurur duyduğumuz kısım ise Atatürkçü Düşünce Derneği'ni kurmak oldu. ADD zamanında Türkiye'ye yapılan siyasal suçlara karşı kayıtsız kalınması üzerine kurmuş olduğumuz bir dernektir. Muammer Aksoy'la en son birlikte olan kişi benim. Derneği kurduktan sonra kamuoyuna ulaşamıyorduk. Bunun için o zaman Hürriyet Gazetesi'nde çalışan Emin Çölaşan'a ulaştık. Bizimle söyleşi yapması için planlamaları gerçekleştirdik. Söyleşinin gerçekleştiği gün Emin Çölaşan ve Muammer Aksoy gazetede yayımlanması için bir fotoğraf çektirdiler. Daha sonra gazeteden çıktık ve işlerimizi halletmek için farklı yerlere gittik. Akşam katılacağım bir resepsiyon öncesi Muammer Aksoy'u aradım ve eve gideceğini söyledi. Bu konuşmanın ardından evine gireceği sırada Muammer Aksoy'u öldürdüler.” dedi.
“Seri cinayetler aynı amaçla yeniden devreye sokuldu”
Atatürkçü Düşünce Derneği Balçova Başkanı Cengiz Kanat genel merkezden gelen basın açıklamasını kamuoyu ile paylaştı. Açıklamada, “12 Eylül 1980 faşist darbesi öncesi topluma korku salmak ve darbeye meşruiyet kazandırmak amacıyla işlenen seri siyasi aydın cinayetlerinin benzerleri, 10 yıl sonra, bu kez 12 Eylül düzenine ve hukukuna direnen Cumhuriyet aydınlarına yönelik olarak yine aynı güç odaklarınca ve aynı amaçla devreye sokuldu. Seri cinayetlerin özellikle Atatürkçü Düşünce Derneği kurucu ve yöneticileri hedef alınarak başlatılan bu ikinci perdesi, 31 Ocak 1990 günü Kurucu Genel Başkanımız Prof. Dr. Muammer Aksoy’un Ankara’da şehit edilmesiyle açıldı. Aynı yılın 6 Ekim’inde kurucu üyemiz Doç. Dr. Bahriye Üçok katledildi. Sadece 2 yıl 3 ay sonra 24 Ocak 1993’de kalpaksız Kuvvacımız Uğur Mumcu cinayetiyle sarsıldık milletçe. 21 Ekim 1999 sabahı ise hedef Genel Başkan Yardımcımız Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı idi. Bütün bu cinayetlerin toplumda yarattığı büyük tepki ve duyulan tarifsiz acı nedeniyleher yıl 24 Ocak Uğur Mumcu be 31 Muammer Aksoy cinayetleri arasındaki haftayı “Adalet ve Demokrasi Haftası” olarak değerlendiriyor, çeşitli etkinliklerle hem bu hain tertiplerin arka planlarını, nedenlerini ve sonuçlarını irdeliyor, hem de şehitlerimizin aziz ruhlarını yad ediyoruz.
Kemalist Devrimci Ak Saçlı Bilgemiz Prof. Dr. Muammer Aksoy Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinden uzaklaşılması, Laik Demokratik, Sosyal, Hukuk Devleti nitelikleri yok edilerek ülkemizin geleceğinin karartılması tehlikesinin farkında olan 49 Cumhuriyet Aydınıyla birlikte 19 Mayıs 1989 tarihinde üyesi olmakttan onur duyduğumuz Atatürkçü Düşünce Derneğini kurdu. Derneğimizin kuruluşu, gördüğü yoğun ilgi ve etkili çalışmaları emperyal güçleri o kadar rahatsız etti ki, sadece 8,5 ay sonra Genel Başkanımızı katlettiler. Geçen 35 yılda gerçek katiller ve sahipleri her ne kadar bulunamamış ise de, azmettiricinin Laik Cumhuriyeti, Kemalizm’i ve Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye idealini boğmak isteyen emperyalizm, tetikçilerin de kadim işbirlikçileri dinci faşist çeteler olduğu herkesin bildiği bir sır olarak ortada duruyor. Muammer Aksoy cinayetinin üzerine kararlılıkla gidilmediği için kurucumuz Doç. Dr Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Turan Dursun, Musa Anter cinayetleri ile sürdürülen bu emperyal vahşet Uğur Mumcu suikastı ile yeni bir boyut kazandı. Bütün yetkililer bu cinayeti tüm yönleriyle aydınlatacaklarına söz verdiler. Ama o “tuğla” bir türlü çekilemedi, o “duvar” bir türlü yıkılamadı. Uğur Mumcu da o kadar çok hain odanın üzerine gitmiş, çanlarına ot tıkanıştı ki, O’nu da bu odakların her biri ya da hepsi birlikte ölmüş olabilir. Emperyalizm sonrasındaki Jandarma Genel komutanımız Eşref Bitlis, centilmen devrimcimiz Ahmet Taner Kışlalı, Yurtsever bilim insanımız Necip hablemitoğlu, Diyarbakırlıların sevgilisi emniyet müdürümüz Ali Gaflar Okkan cinayetlerinde olduğu gibi bu cinayetlerde de tetiği hain PKK terör örgütüne çektirmiş olabilir. Hizbullah canilerine veya silah ve uyuşturucu kaçakçılarına da, Abdi İpekçi’yi öldürtüp Papa’yı vurduranları da kullanmış olabilir. Kemalist Cumhuriyet düşmanlarını yahut 12 Eylül faşizminin kucağında büyüttüğü teokratik devlet özlemcilerini de.
Türk Ulusu, vatansever evlatlarını katleden alçakları asla unutmayacak, bir gün mutlaka hesabını soracaktır. Başta Genel Başkanımız Muammer Aksoy ve Kalpaksız Kuvvacımız Uğur Mumcu olmak üzere yitirdiğimiz bütün canlarımızın manevi huzurlarında saygıyla eğiliyor, Kemalizm’in namus sesini bir sis çanı gibi yurdumuzun semalarına asarak “Yeniden Atatürk Cumhuriyeti'ne ulaşıp kanlarını yerde bırakmayacağımıza söz veriyoruz ruhları şad olsun.” İfadelerini kullandı.