Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Prof. Dr. Hasan Sözbilir, deprem gerçeğiyle ilgili İzmir'de Son Dakika'ya çarpıcı açıklamalarda bulundu. Sözbilir'in açıklamaları ise şu şekilde;
Son bilimsel araştırmalar, İzmir merkezli olarak çizilen 100 km yarıçapındaki bir alan içerisinde toplam 40 adet aktif fay bulunduğunu ortaya koydu. Bu faylardan 21’i İzmir il sınırları içinde yer alırken, 19’u ise Ege Denizi suları altında ve komşu iller sınırlarında yer alıyor. Araştırmalara göre, bu fayların bir kısmı geçmişte yıkıcı depremler üretmiş ve günümüzde de benzer tehlikeleri barındırıyor.
İzmir ve çevresindeki kritik fay hatları
İzmir iç Körfezi’ndeki Gülbahçe, Yağcılar, Seferihisar, İzmir ve Tuzla fayları üzerinde yapılan detaylı çalışmalar, bu fayların tarihsel dönemlerde yıkıcı depremlere neden olduğunu gösterdi. TÜBİTAK projesi kapsamında yapılan araştırmalara göre, Gülbahçe fayının yaklaşık 700 yıldır, Yağcılar fayının 1000 yıldır, Seferihisar fayının 3000 yıldır, İzmir fayının ise 335 yıldır yıkıcı deprem üretmediği tespit edildi. Tuzla Fayı’nın kuzey segmentleri ise yaklaşık 2000 yıldır hareketsiz durumda.
Bu fayların tarihsel verilere göre MS 178, 1040, 1389 ve 1688 yıllarındaki büyük depremlerle ilişkilendirildiği açıklandı. Benzer şekilde, İzmir ve Manisa illerini etkileyebilecek Manisa Fayının da MS 17, 926, 1595 ve 1845 yıllarındaki depremlerin kaynağı olduğu belirlendi.
İmar planlarına işlenen faylar ve risk altındaki yapılar
Bu kritik fay hatlarının 1/1000 ölçekli imar planlarına işlendiği ve fay sakınım bandı içinde kalan yapıların detaylı analiz edildiği açıklandı. Bulgular, bazı okul, üniversite, hastane ve askeri alanların fay zonları içerisinde yer aldığını gösterdi. Bunun yanı sıra, İzmir metrosu ve otoyol gibi büyük mühendislik projelerinin belirli kesimlerde diri fayların üzerinden geçtiği veya yakınından geçtiği tespit edildi.
Fay sakınım bandı içinde kalan yapıların yanı sıra, yeraltı su seviyesi yüksek olan alüvyonal bölgelerde sıvılaşma tehlikesi bulunduğu belirtildi. Ayrıca deniz kıyısındaki bölgelerde tsunami riskine dikkat çekildi. Bu durum, alüvyon zeminlerde yer alan yapılar için ek bir deprem tehlikesi oluşturuyor.
Doğal afet odaklı dönüşüm önerisi
Uzmanlar, özellikle yoğun nüfuslu bölgelerde bulunan ve 1999 öncesinde inşa edilen yapıların kentsel dönüşüm kapsamında güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Fay sakınım bandı, sıvılaşma tehlikesi taşıyan zeminler ve tsunami tehlike bölgelerinde yer alan yapıların dayanıklılığının artırılmasının, gelecekte yaşanabilecek olası yıkıcı depremlerde can ve mal kaybını büyük ölçüde azaltacağı ifade ediliyor.
Bilim insanları, İzmir gibi yüksek sismik riske sahip şehirlerde doğal afet odaklı bir anlayışla kentsel dönüşüm projelerinin hayata geçirilmesinin hayati önem taşıdığını vurguluyor. Özellikle eğitim, sağlık ve kamu hizmet binalarının güvenli hale getirilmesi, şehrin deprem dayanıklılığını artıracak en önemli adımlar arasında gösteriliyor.