Şifanın peşinde: Sağlığımıza sahip çıkalım

Abone Ol

Hepimiz biliriz ki, sağlığımızın kıymetini çoğu zaman onu kaybettikten sonra anlarız. Hayatın koşuşturmacası içinde kendimize zaman ayırmayı, kendimize iyi bakmayı unutuyoruz. Sonra da sağlığımız bozulunca, şifa bulmak için olmadık yollara başvuruyoruz. Halbuki, hayatımızda yapacağımız küçük değişiklikler ve bu değişiklikleri bir yaşam biçimi haline getirmek, birçok sağlık sorununu daha başlamadan önlememize yardımcı olabilir.

Ocak ayının soğuk günlerini yaşarken, etrafımızda öksürenler, hapşıranlar, "Aman bu grip çok fena!" diyenler artıyor. Çocuklar okuldan eve burunları akar vaziyette geliyor, iş yerinde hastalık muhabbetleri eksik olmuyor. Hatta bazen bakkala bile maskeyle gitmek zorunda kalıyoruz. Kışın tam ortasındayken salgınlar, gribal enfeksiyonlar yine etrafımızı sarmış durumda. Ama endişelenmeyin, çaresiz değiliz! Aksine, bağışıklığımızı güçlendirmek ve kendimize daha iyi bakmak için yapabileceğimiz pek çok şey var.

Öncelikle, bağışıklık sistemimizden bahsedelim. O bizim en değerli koruyucumuz, adeta vücudumuzun kalesi. Ama bu kalenin de güçlü kalması için bakıma ihtiyacı var. İşte burada devreye beslenme giriyor. Taptaze sebzeler, rengarenk meyveler, şifa dolu zencefil, limon, bal ve portakal gibi doğal mucizeler sofralarımızdan eksik olmamalı. Özellikle kış aylarının vazgeçilmezi olan sarımsak, güçlü antioksidan etkisi ve bağışıklık savaşçısı özelliğiyle adeta bir doğal antibiyotik gibidir. Sofralarınızda sarımsağa bolca yer açın. Sabahları güne bir yudum zencefil limon shot ile başlamak da hem bağışıklığınızı güçlendirecek hem de güne enerjik başlamanıza yardımcı olacaktır. Yalnız bir noktaya dikkat: Mümkün olduğunca organik ürünler tüketmeye özen gösterelim. Çünkü hormonlu ve kimyasal ilaçlarla yetiştirilmiş gıdalar, bağışıklığımızı güçlendirmek yerine aksine zayıflatabiliyor.

Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz hacamat ve serum takviyeleri de bağışıklık sistemimize destek olabilecek alternatifler arasında. Hacamat, binlerce yıldır uygulanan, kan dolaşımını düzenlemeye ve vücudu toksinlerden arındırmaya yardımcı olan bir yöntem. Ehil ellerde ve hijyenik koşullarda yapıldığında, özellikle kronik yorgunluk ve bağışıklık zayıflığı gibi sorunlara iyi geldiği söyleniyor. Serum takviyeleri ise, vitamin ve minerallerin doğrudan damar yoluyla verilmesiyle çok daha hızlı ve etkili bir emilim sağlar. Örneğin, bir kasa portakal yiyerek alabileceğiniz C vitaminini, tek bir serum takviyesiyle çok daha kısa sürede ve yüksek oranda vücudunuza alabilirsiniz. Günlük takviyelerle aldığımız vitaminlerin vücutta emilim oranı oldukça düşüktür. Serum takviyeleri ise, sıvı formda oldukları için tabletlere göre 10 kat ve hatta daha fazla oranda vücut tarafından emilebilirler. Bu sayede, bağışıklık sisteminizi çok daha hızlı ve etkili bir şekilde destekleyebilirsiniz. Ancak burada önemli bir uyarıda bulunmak istiyorum: Bu iki yöntemi de mutlaka uzman kişilere danışarak ve doktor tavsiyesiyle uygulamalısınız.

Sağlıklı kalmak için dikkat etmemiz gereken bir diğer konu da hijyen. Belki çok basit geliyor ama aslında hastalıklardan korunmanın en etkili yolu. Ellerimizi sık sık yıkamak, toplu taşıma araçlarında maske takmak, eve geldiğimizde kıyafetlerimizi değiştirmek gibi alışkanlıkları hayatımızın bir parçası haline getirmeliyiz. Ve tabii ki, olmazsa olmazlardan biri de uyku. Kaliteli bir uyku, bağışıklık sistemimizin en yakın dostu. Hem bedenimizi hem de ruhumuzu dinlendiriyor, yeniliyor.

Hareket etmeyi ve doğayla iç içe olmayı da unutmamalıyız. Egzersizin bağışıklık üzerindeki olumlu etkileri saymakla bitmez. Temiz havada yapılan bir yürüyüş, spor salonunda geçirilen bir saat kadar faydalı olabilir. Doğa bize huzur ve enerji veriyor. Ormanda kısa bir yürüyüş ya da parkta birkaç tur koşu bile vücudumuzu adeta yeniden başlatıyor.

COVID-19 salgını bize çok şey öğretti. Temasın azaltılması, kalabalık ortamlardan uzak durulması ve maske kullanımı gibi önlemler hala geçerliliğini koruyor. Bu alışkanlıkları tamamen bir kenara bırakmamak, sadece kendimizi değil, çevremizdeki sevdiklerimizi de korumamıza yardımcı oluyor.

Unutmayalım ki sağlık, sahip olduğumuz en değerli hazine. Bugün alacağımız küçük önlemler, yarının büyük sorunlarının önüne geçebilir. Doğal ve dengeli beslenmeye özen göstermek, gerektiğinde hem geleneksel hem de modern tıp yöntemlerinden destek almak, hijyene dikkat etmek ve yeterince dinlenmek… Bunların hepsi bir bütünün parçaları.

Gelin, bu kışı hastalıklarla değil, sağlığımızla ve enerjimizle dolu geçirelim. Kendimize ve sevdiklerimize iyi bakalım. Şifa her zaman yanı başımızda, yeter ki ona kulak verelim.

Sevgiyle,