2017 yılında Donald Trump'ın başkanlık zaferine tepki olarak milyonların katılımıyla düzenlenen 'Kadınlar Yürüyüşü', sekiz yıl aradan sonra yeniden başkent Washington DC'de düzenleniyor.
Bu kez 'Halk Yürüyüşü' adıyla gerçekleştirilecek miting, sadece kadın haklarına değil, ırksal adaletten iklim krizine kadar geniş bir sosyal adalet gündemine odaklanıyor.
2017'nin tarihi protestosu
Trump'ın başkanlık zaferi sonrası düzenlenen ilk 'Kadınlar Yürüyüşü', ABD tarihindeki en büyük tek günlük protestolardan biri olarak tarihe geçti. Sadece Washington DC'de 500.000 kişi sokaklara dökülürken, ülke genelinde milyonlarca kişi Trump yönetiminin politikalarına karşı sesini yükseltti. Ancak bu büyük hareket zamanla çeşitlilik eksikliği ve içeriden gelen eleştirilerle zayıfladı.
Women's March Genel Müdürü Tamika Middleton, 2017'nin çok özel bir dönem olduğunu belirterek, "Trump'ın başkanlığının temsil ettiği türden bir kezzabı o zaman henüz görmemiştik," dedi.
Yeniden alandırma ve daha geniş bir gündem
Bu yılki etkinliğin 'Halk Yürüyüşü' olarak adlandırılması, daha geniş bir destekçi kitlesine ulaşmayı amaçlayan bir değişiklik olarak öne çıkıyor. Organizasyon, kadın haklarının yanı sıra LGBTQ+ hakları, göç, iklim krizi, ırksal adalet ve demokrasinin korunması gibi çeşitli meseleleri gündemine aldı.
Sosyoloji profesörü Jo Reger, bu yürüyüşün tek bir şemsiye altında toplanan çok çeşitli konular açısından benzersiz olduğunu belirterek, geniş tabanlı bir sosyal adalet hareketinin kaçınılmaz olarak çatışan vizyonları barındıracağını söyledi. Reger, "Bu tür anlaşmazlıklar çoğu zaman değişim getirir ve yeterince temsil edilmeyen sesleri öne çıkarır," dedi.
"Oyun sonu değil, bir başlangıç"
Middleton, bu yılki yürüyüşün büyük kalabalıklar toplamaktan ziyade, katılımcıları kendi topluluklarında uzun vadeli mücadeleye teşvik etmeyi amaçladığını ifade etti.
Middleton, "Yürüyüşü, oyunun sonu olarak görmüyoruz. İnsanları örgütlere ve siyasi hareketlere çekmeyi amaçlıyoruz," dedi.