ABD Başkanı Donald Trump, LGBTİ+ hak savunucuları ve muhafazakar gruplar arasında yeni bir tartışmanın fitilini ateşleyen bir kararnameye imza attı. "Kadınları toplumsal cinsiyet ideolojisi radikalliğinden korumak ve federal hükümette biyolojik gerçekliği tekrar hakim kılmak" başlıklı bu kararname, hükümet politikalarında yalnızca iki cinsiyeti tanıyor: Erkek ve kadın.
Bu düzenlemeyle, federal hükümet çalışanları tüm politikalarında ve resmi belgelerde toplumsal cinsiyet yerine yalnızca doğumdaki biyolojik cinsiyeti dikkate almak zorunda olacak. Pasaportlar gibi resmi belgelerde, kişinin doğumda belirlenen cinsiyeti yazacak ve bu, "değiştirilemez biyolojik sınıflandırma" olarak tanımlanacak.
LGBTİ+ hak savunucuları tepkili
LGBTİ+ haklarını savunan gruplar, bu düzenlemenin yalnızca ABD’de değil, diğer ülkelerde de olumsuz etkiler yaratabileceğinden endişe ediyor. Hak savunucuları, Trump’ın politikasının dünya genelinde LGBTİ+ karşıtı söylemleri güçlendirebileceğini ve yürüttükleri faaliyetleri zorlaştırabileceğini belirtiyor. ABD’deki kararın, diğer ülkelerdeki muhafazakar yönetimlere benzer politikaları benimsemeleri için cesaret verebileceği düşünülüyor. Bir LGBTİ+ aktivisti olan Sarah Williams, "Bu karar, yalnızca ABD’deki değil, dünya çapındaki LGBTİ+ topluluklarının haklarını tehdit ediyor. Çeşitlilik ve kapsayıcılıkla ilgili yıllardır elde edilen kazanımlar bir gecede kaybedilebilir," ifadelerini kullandı.
Muhafazakar gruplardan destek
Muhafazakar kesim ise bu hamleyi memnuniyetle karşılıyor. Bu gruplar, hükümet kaynaklarının toplumsal cinsiyet ideolojilerine harcanmasının sona erdiğini ve bu kaynakların başka alanlara aktarılabileceğini savunuyor. Bir muhafazakar düşünce kuruluşunun yetkilisi, "Bu, biyolojik gerçekliği savunan insanlar için bir zaferdir. Bu düzenleme, kadınların haklarını toplumsal cinsiyet ideolojisinin radikalliğinden korumak adına atılmış önemli bir adımdır," dedi. Trump’ın bu yeni politikası, ABD’de toplumsal cinsiyet ve biyolojik cinsiyet tartışmalarını daha da alevlendirirken, kararın küresel etkileri önümüzdeki dönemde daha net görülecek gibi görünüyor.
