Avrupa'nın önde gelen telekomünikasyon devleri, küresel internet altyapısını taşıyan deniz altı kablolara yönelik sabotaj girişimlerinin artması üzerine NATO ve askeri otoritelere seslendi. Telefónica, Vodafone ve Orange gibi şirketler, yayımladıkları açık mektupta kritik iletişim hatlarının korunması için acil önlem alınması çağrısı yaptı.
Baltık ve Kuzey Denizi'nde tehlike büyüyor
Son dönemde özellikle Baltık ve Kuzey Denizi’nde yaşanan olaylar, altyapı sabotajlarına dair endişeleri artırdı. Şirketler, bu tür müdahalelerin yalnızca Avrupa değil, tüm dünyayı etkileyebilecek bir güvenlik riski oluşturduğunu vurguladı. Fiber optik kabloların hasar görmesinin; finans, savunma, iletişim ve ulaşım gibi stratejik alanlarda büyük kesintilere neden olabileceği uyarısı yapıldı.
Rusya işaret edilmese de şüpheler yoğunlaşıyor
PC Mag’in aktardığı bilgilere göre, telekom şirketlerinin açıklamasında doğrudan bir ülke suçlanmasa da, geçmişteki bazı olaylar, Rusya’yı işaret eden iddiaları yeniden gündeme getirdi. Kasım 2024’te Çin bandıralı bir geminin Baltık Denizi’nde deniz altı kablolarını kasten zarar verdiği iddiası hâlâ araştırılıyor. Aynı bölgedeki çok uluslu deniz trafiği ise olayların sadece teknik arızalardan ibaret olmadığını düşündürüyor.
“Deniz altı kabloları stratejik güvenlik meselesi”
Telekom devleri, altyapının korunmasının sadece şirketlerin değil, devletlerin de güvenlik öncelikleri arasında yer alması gerektiğini belirtti. Açıklamada, istihbarat paylaşımı, ortak gözetim, gelişmiş izleme sistemleri ve ileri teknoloji yatırımlarının artırılması gerektiğine dikkat çekildi.
Dijital dünyanın kırılgan omurgası
Uzmanlara göre, dünya genelindeki veri trafiğinin yüzde 95’ini taşıyan deniz altı kablolar, dijital çağın en hassas noktalarından biri haline geldi. Bu sistemlerin hedef alınması, internet erişiminden çok daha fazlasını; bankacılıktan savunmaya, sağlık hizmetlerinden ulaşıma kadar birçok sektörü sekteye uğratabilir.
Telekom şirketlerinin çağrısı, dijital altyapıların artık sadece ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik ve askeri bir mesele olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
