Medya, bilgiye ulaşmanın en hızlı yolu gibi görünse de çoğu zaman gerçeği değil, anlatılmak isteneni önümüze koyuyor.
Bir haber, manşetle nasıl sunulursa öyle algılanıyor. Örneğin, aynı ekonomik gelişme, bir gazetenin “tarihi rekor” dediği yerde, diğerinde “iflas çanları” olarak anlatılıyor.
Gerçek nerede? Hangisine inanacağız?
Sosyal medya bu algı oyununu başka bir seviyeye taşıdı. Yalan haberler, doğrulardan altı kat daha hızlı yayılıyor.
Örneğin, geçen yıl “bir şehirde baraj duvarının çatladığı” yönünde bir haber, birkaç saat içinde panik yaratmıştı. Sonradan yalan olduğu ortaya çıktı, ama insanlar o gün korku dolu şekilde gözlerini oraya dikti ve bir kaos havasına büründü.
Gerçek geri gelse bile, o korku asla tamamen silinmedi.
Dünyadan örnekler de çok.
Amerika'da borsada yaşanan bir dalgalanma, ana akım medyada "alım fırsatı" olarak sunulurken, muhalif bir medya kuruluşu aynı durumu "kaosun başlangıcı" olarak yorumlayabiliyor.
Hindistan'da sosyal medyada yayılan asılsız bir haber, insanları sokağa dökmeye yetiyor.
Almanya'da eski bir filmden alınan bir patlama sahnesi, "mahallede yangın çıktı" diye paylaşılıyor ve milyonlarca insanı paniğe sürüklüyor.
Brezilya'da bir liderin mitingindeki kalabalık görüntülerinin aslında eski bir festivale ait olduğu ortaya çıkıyor. Amaç belli: Algı yaratmak, insanları etkilemek.
Bir de medya ve güç ilişkisi var.
İktidarlar, medyanın gündem belirleme gücünü fark ettiğinden beri, onu ya kontrol etmeye ya da kendi çıkarları için kullanmaya çalışıyor. Halkın bilmesi gereken haberler, bazen “önemsiz” gösterilirken, bazen de başka bir konuyla gölgeleniyor.
Özellikle seçim dönemlerinde, propaganda gibi çalışan haberlerin sayısı tavan yapıyor.
Amaç? Algı yaratmak.
Bu noktada, bazı ülkeler medya okuryazarlığını erken yaşta öğretmenin önemini kavramış durumda.
Finlandiya, çocuklara medya okuryazarlığını erken yaşta öğreterek sahte haberleri ayırt etme becerisi kazandırıyor.
Okullarda eleştirel düşünme, bilgi kaynaklarını sorgulama ve dijital içeriklerin doğruluğunu değerlendirme gibi konular müfredata dahil ediliyor.
Bu sayede Finlandiya, Avrupa Medya Okuryazarlığı Endeksi'nde sahte haberlere karşı en dirençli ülke konumunda. Eğitim odaklı bu yaklaşım, dijital çağda bilinçli bireyler yetiştirmek için önemli bir model oluşturuyor.
Sonuçta, medya hepimizin zihinlerini şekillendiren bir güç. Ama bu gücü fark etmek, sorgulamak ve gerçeklerin peşine düşmek bizim elimizde.
Unutmayalım, gördüğümüz her şey gerçeğin kendisi değil; bazen sadece gösterilenlerdir.
Çünkü gerçeği bilmek yetmez, onu aramaktan asla vazgeçmemek gerekir.
Buğra Can Pazarlı