Kütahya’daki Murat Dağı’ndan doğan Gediz Nehri, tarih boyunca birçok kez akış yönü değiştirilerek günümüzdeki halini aldı. Ancak, sanayileşmenin getirdiği kirlilik nedeniyle artık eskisi kadar temiz akmıyor ve içinde onlarca balık türü yaşamıyor. Nehrin getirdiği bereket kadar, özellikle Emiralem Regülatörü yapılmadan önce sık sık meydana gelen taşkınlar, Menemen çiftçilerini zor durumda bırakmış ve geniş tarım arazilerinde büyük kayıplara yol açmıştı.
Gediz Köprüsü’nün inşası: Türk, Macar ve Bulgar işbirliği
Gediz Köprüsü’nün yapımına 1933 yılında Türk, Macar ve Bulgar mühendislerin ortak çalışmasıyla başlandı. Bu köprü, Menemen’in ulaşımını güvence altına almak ve taşkınlarda güvenli geçiş sağlamak amacıyla tasarlandı. 27 Şubat 1935'te inşaatı tamamlanan köprü, 31 Temmuz 1935’te İzmir Valisi Kazım Dirik Paşa ve Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya’nın katılımıyla resmi olarak açıldı. Açılışta, İzmir ve çevre ilçelerden yüzlerce yurttaş da hazır bulundu.
Gediz Köprüsü’nün özellikleri
Kazım Dirik Köprüsü olarak anılan Gediz Köprüsü, 200 metre uzunluğunda ve 5 kemerden oluşuyor. Köprünün ayak kolonları, nehir yatağından 30 metre aşağıya indirilen sağlam döşemelerle desteklendi. Cumhuriyet döneminin nadide yapılarından biri olan köprü, İzmir-Çanakkale hattında ve çevre köylere ulaşımda önemli bir rol oynuyor.
Açılıştan sonra meydana gelen felaket
Köprünün tamamlanmasından 10 gün sonra, Mart 1935’te Gediz Nehri büyük bir taşkınla Menemen ovasını sular altında bıraktı. Ahşap köprü de bu felaketten nasibini alarak kısmen zarar gördü. Vali Kazım Dirik Paşa, taşkının ardından bölgeyi ziyaret ederek durum tespitinde bulundu ve köprüde geçici çözümlerle ulaşımın sağlanmasına karar verildi.
Bugün: Tarihi bir miras
Gediz Köprüsü, zaman içinde hem bölge halkı için güvenli bir ulaşım hattı sağladı hem de Cumhuriyet’in inşaat projelerine örnek teşkil eden bir yapı olarak tarihi değer kazandı. Bugün bile İzmir ve çevresindeki ulaşımı kolaylaştıran köprü, dönemin mühendislik başarısını yansıtıyor.