Aydın ili, Güllübahçe beldesi yakınlarındaki Priene Antik Kenti, tarihî önemi ve özgün şehir planlamasıyla dikkat çekiyor. Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından yürütülen kazı ve araştırma çalışmalarına ev sahipliği yapan Priene, varlığını M.Ö. 2. bin yılına kadar uzanıyor. Ancak şehrin ilk kuruluşu hakkında elde edilen bilgiler hâlen varsayımlara dayanıyor.
Helenistik dönemde önemli bir kent
Priene, Helenistik dönemde Ptolemaic, Seleucid ve Pergamum Krallıkları’nın yönetimi altına girdi. M.Ö. 133’te Pergamum Kralı II. Attalus’un ölümünün ardından toprakları kendi isteğiyle Roma İmparatorluğu’na katılmış ve Roma egemenliğine girdi. Bizans dönemi ise Priene için bir diğer önemli evre; bu dönemde şehir piskoposluk olmuş ve İmparatorluğun çöküşüne kadar yerleşim devam etti. Fakat bu dönemin sonunda, Priene tamamen terk edildi.
Eski şehir planlamasının mükemmel örneği: Grid sistemi
Priene, eski şehir planlamacılığının en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Miletli mimar Hippodamus tarafından geliştirilen ve “grid sistemi” adı verilen şehir planı ile inşa edildi. Şehirdeki sokaklar genellikle 3,5 metre genişliğindedir ve arazinin eğimli olması nedeniyle merdivenli bir yapıya sahip. Resmi ve halka açık binalar, genellikle bir bloğun tamamını kapsayacak şekilde yerleştirilmiş olup, şehrin merkezinde konumlandı.
Günümüze kadar korunmuş yapılar
Priene, tarihi boyunca birçok önemli yapıyı barındırdı. Athena Tapınağı (M.Ö. 4. yüzyıl), Tiyatro, Agora, Zeus Olympos Tapınağı, Bouleuterion (M.Ö. 150), iki Gymnasion ve Demeter kutsal alanı gibi önemli yapılar, antik kentin zengin geçmişinin izlerini günümüze taşıyor.
Şehre giriş ve kentin yapısı
Priene’nin şehir yapısı, dikkatle planlanmış ve etkileyici bir düzeni yansıtıyor. Şehrin batı ve doğuda olmak üzere üç kapısı bulunuyor. Şehir merkezine ulaşan ana giriş kapısı olan Doğu Kapısı, taşlı kaldırımdan yapılmış uzun bir yokuş yol ile ulaşılabilen Tiyatro Sokağı’nın kuzeydoğusunda yer alıyor.