Bugün masalsı bir köy olarak anılan Şirince, aslında derin bir acının, büyük bir göçün ve unutulmaz bir dönüşümün hikâyesini taşıyor. Mübadele sonrası Balkanlardan gelen göçmenler sayesinde yeniden hayat bulan köyün yaşayan hafızası Ali Kaya, köyün sırlarını ve değişimini gözler önüne seriyor.
Göçle başlayan yeni hayat
Şirince’nin kaderi, 1920'lerin başında yaşanan nüfus mübadelesiyle tamamen değişti. Rumların terk ettiği 1800 haneli köye, Balkanlardan gelen göçmenler yerleştirildi. O dönem henüz iki yaşında olan Ali Kaya, Kavala’dan ailesiyle birlikte göç edenlerden biriydi. Kemer’de geçici bir misafirhanede kaldıktan sonra, köy büyükleri Şirince’yi seçerek yeni bir hayata başladılar. Kaya, o günleri "Nüfus başına 20 ağaç zeytin, 20 ağaç yemiş, 2 dönüm tarla ve bir ev veriliyordu" diyerek anlatıyor.
Ancak yeni gelenler için hayat kolay olmadı. Zeytinciliği bilmeyen halk, geçim sıkıntısı yüzünden göç etmek zorunda kaldı ve köy nüfusu yıllar içinde hızla azaldı. Kaya, “Başka köylerden gelenler de vardı ama sonunda sadece bizim Müştiyan köylüleri kaldı” diyor.
Turizm köyün çehresini değiştirdi
1970'li yıllarda köyde büyük bir değişim başladı. Şirince, tarihi yapısıyla turistlerin ilgisini çekmeye başladı. Ali Kaya, köyün turizmle tanışma hikâyesini şöyle anlatıyor: “Önce Meryem Ana Evi bahanesiyle turlar başladı. Toprak yolumuz 1987’de asfalt oldu. O günden sonra köyümüz bambaşka bir yere dönüştü.”
Köyün kadınları ise bu değişimin öncüsü oldu. Artık hemen her evin önünde el işi ürünlerin satıldığı küçük tezgahlar var. Erkekler tarlalarda çalışırken, kadınlar turizm sayesinde ekonomik bağımsızlıklarını kazandı.
Şaraplarıyla da ünlü
Şirince’nin sokaklarında yürürken dikkat çeken bir diğer detay ise şarap dükkanları. Ali Kaya, köydeki şarapların çoğunun dışarıdan gelen üzümlerle yapıldığını söylüyor. Şarapçılığın köy ekonomisine katkı sağladığını belirten Kaya, Şirince Şarap Fabrikası’nın da bir Alman’a ait olduğunu ekliyor.
Bugün Şirince, geçmişin acı hatıralarını turizmle harmanlayan bir köy. Ama burada yaşayanlar, göçle başlayan hayat hikâyelerini ve atalarının toprağa dökülen gözyaşlarını asla unutmuyor.