Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Şubat 2025’te gerçekleştireceği Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, faiz oranı kararını açıklayacak. Bu toplantı, ekonomi çevrelerinde büyük bir merakla bekleniyor. Özellikle, faiz kararının enflasyon, döviz kuru ve büyüme üzerindeki etkileri dikkatle izlenecek.
Senaryo 1: Faiz indirimine devam edilmesi durumu
Eğer Merkez Bankası, faiz indirimine devam etme kararı alırsa, bunun en belirgin etkisi enflasyonun daha da yükselmesi olabilir. Düşük faiz politikası, maliyet artışlarını tetikleyerek fiyatlar üzerinde baskı oluşturabilir. Döviz kuru üzerinde ise değer kaybı sürebilir, çünkü yatırımcılar daha yüksek faizli piyasalar arayışına girebilir. Bu senaryo, kısa vadede ekonomik büyümeyi teşvik edebilir, ancak orta ve uzun vadede sürdürülebilir bir büyüme için zorluklar yaratabilir.
Senaryo 2: Faizlerin sabit tutulması
Faizlerin sabit tutulması, enflasyonla mücadelede ve döviz kuru üzerindeki baskıyı azaltma amacı güdülen bir adım olabilir. Bu durumda, piyasalar kısa vadeli istikrar sağlayabilir. Ancak, düşük faiz ortamının devam etmesiyle birlikte, borçlanma maliyetleri artabilir ve yatırımcılar temkinli yaklaşabilir. Sabit faiz kararı, piyasa beklentilerinin karşılanmasını sağlayabilir, ancak büyüme açısından sınırlı etkiler yaratabilir.
Senaryo 3: Faiz artışı beklentisi
Eğer TCMB, faiz artırma yoluna giderse, piyasalarda ilk başta olumlu bir tepki görülebilir. Yüksek faiz, enflasyonla mücadelede ve döviz kuru üzerinde denetim sağlamak adına önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte, faiz artışı kısa vadede ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir. İç talep azalabilir, ancak finansal istikrar sağlanabilir ve döviz kurlarındaki volatilite kontrol altına alınabilir.
Şubat ayında alınacak faiz kararı, piyasalarda kısa vadeli dalgalanmalara yol açabilir. Faiz indirimi veya sabit tutma kararı, büyümeyi teşvik etse de enflasyon ve döviz kuru üzerinde baskı yaratabilirken, faiz artışı ekonominin toparlanma hızını yavaşlatabilir. Merkez Bankası’nın alacağı karar, yalnızca ekonomik göstergelere değil, aynı zamanda küresel ekonomik gelişmelere de bağlı olacak.
