GÜNDEM

8 Kasım 2024 Cuma hutbesi: Merhamet eden merhamet bulur!

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu haftaki hutbesinde, merhamet teması ele alınıyor. Camilerde "Merhamet eden merhamet bulur" başlığı altında paylaşılacak önemli mesajlar…

Abone Ol

Diyanet İşleri Başkanlığı, 8 Kasım 2024 Cuma günü Türkiye genelindeki camilerde okunacak olan hutbeyi paylaştı. “Merhamet eden merhamet bulur” başlıklı hutbede, merhametin toplumsal ilişkilerde ve insan hayatındaki önemi vurgulanacak. Merhamet duygusunun, bireyler arasında sevgi ve anlayışı pekiştirdiği, toplumsal barışın anahtarı olduğu hatırlatılacak.

Hutbede yer alan başlıca mesajlar

Bu haftaki hutbede, insanlara karşı şefkatle yaklaşmanın dinimizde büyük bir fazilet olduğuna değinilecek. Merhametin yalnızca insanlar arasında değil, tüm yaratılmışlara karşı bir görev olduğu ifade edilecek. Allah’ın merhamet sıfatının tüm varlıklara şamil olduğuna vurgu yapılırken, kişinin başkalarına merhamet gösterdiğinde Allah katında da merhamet bulacağı öğütlenecek.

Diyanet’in paylaşımı

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan hutbe, cami cemaatine merhametin toplumsal bir sorumluluk olduğunu hatırlatmayı amaçlıyor. Merhametin dini ve ahlaki değer olarak önemini öne çıkaran bu hutbe, cemaatin büyük ilgisini çekmesi bekleniyor.

Muhterem Müslümanlar!

Peygamber Efendimiz (s.a.s) çocukları çok severdi. Bir defasında sahabeyle birlikte otururken yanlarına torunu Hz. Hasan geldi. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) hemen onu kucağına aldı, bağrına bastı ve öptü. Peygamberimizin bu halini gören bir kişi, “Benim on tane çocuğum var, ben onlardan hiç birini öpmedim.” dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.s) şöyle buyurdu: “Merhamet etmeyen kimseye merhamet olunmaz.”

Aziz Müminler!

Yüce Allah’ın insanın fıtratına yerleştirdiği müstesna duygulardan biri de merhamettir. Merhamet; Cenâb-ı Hakk’ın Rahmân ve Rahîm isimlerinin gönüllerdeki tecellisidir. Merhamet; sıradan bir acıma duygusu değil, merhem olmaktır yaralı gönüllere, dokunabilmektir mahzun yüreklere. Merhamet; “Bana ne!” duyarsızlığı değil, “Bana düşen ne?” hassasiyeti göstermektir her şeye ve herkese. Merhamet, sadece insanların maddi sıkıntılarını gidermek değil, ilim ve hikmetle buluşturmaktır zihinleri, şefkat ve muhabbetle doldurmaktır kalpleri. Merhamet; sadece kötülüğe karşı olmak değil, iyilikle buluşturmaktır bütün insanları, ilgi ve sevgiyle yeşertmektir bütün umutları.

Kıymetli Müslümanlar!

Mümin, her şeyden önce kendisine, ailesine, çevresine ve tüm mahlûkata merhamet etmelidir. Allah Resûlü (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: اِرْحَمُوا مَنْ فِى الأَرْضِ يَرْحَمْكُمْ مَنْ فِى السَّمَاءِ “Siz yerdekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin.” Ancak, ne acıdır ki şiddet sarmalının her tarafı kapladığı, merhametsizliğin oldukça yaygınlaştığı günlerden geçiyoruz. Nice insan, kin, nefret ve öfkesinin esiri olmuş, merhamet duygusunu kaybetmiş durumda. Bu sebeple de her geçen gün toplumumuzda, nice yuvalar dağılmakta, sudan bahanelerle nice canlar hayattan koparılmaktadır. Oysaki inananlar; sabrı ve takvayı kuşanırlar, iman ve güzel ahlakla bezenmiş bir ömür sürerlerse toplumda merhameti hâkim kılarlar. Rabbimizin, af ve mağfiretine sığınırlar, günahlarına bir daha dönmemek üzere tövbe ederlerse ilâhî rahmete ulaşırlar.

Değerli Müminler!

Bizler, rahmet elçisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in ümmetiyiz. Merhameti kendisine rehber edinen bir medeniyetin temsilcileriyiz. Bize düşen; anne babamıza “Öf!” bile dememek, onların üzerine rahmet kanatlarımızı germektir. Eşimize sevgi ve muhabbetle, çocuklarımıza ilgi ve şefkatle muamele etmektir. Akraba ve komşularımızla iyi ilişkiler kurmak, güven ve huzurun teminatı olmaktır. Mesleğimiz ve işimiz gereği hizmet sunduğumuz veya hizmet aldığımız herkese karşı saygı ve nezaketle davranmak, birbirimize yardımcı olma noktasında gayret göstermektir. Kin ve nefreti kalbimizden söküp atmak, gönüllerimizi ilâhî rahmet ve nebevî merhametle donatmaktır. Kardeşliğimizi merhametle güçlendirmek, birlik ve beraberliğimizi daha da pekiştirmektir. Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinin geniş olmasına umut bağlayarak haramlara yeltenmemek, kul ve kamu hakkını ihlal etmemektir. Yüce Rabbimizin şu ayetlerini asla unutmamaktır: نَبِّئْ عِبَاد۪ٓي اَنّ۪ٓي اَنَا الْغَفُورُ الرَّح۪يمُۙ “Resûlüm! Kullarıma, benim, çok bağışlayan ve çok esirgeyen olduğumu haber ver.” وَاَنَّ عَذَاب۪ي هُوَ الْعَذَابُ الْاَل۪يمُ

“Azabımın da çok elem verici olduğunu bildir.” 

Hutbemi Kur’an-ı Kerim’de yer alan şu dua ile bitiriyorum: “…Rabbimiz! Biz iman ettik. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Merhamet edenlerin en hayırlısı Sensin.”