Trafikte seyir halindeyken kulağınıza motor sesi gelmeden yanınızdan geçen bir araç, büyük ihtimalle bir elektrikli otomobildir. Sessiz, çevreci ve geleceğin taşıtı olarak lanse edilen bu araçlar, son yıllarda dünya genelinde hızla yaygınlaşıyor. Otomotiv sektörünün devleri elektrikli modellere yatırım yapıyor, yeni markalar sadece elektrikli araç üretimi üzerine doğuyor. Peki, bu dönüşümün hızı gerçekten umut verici mi, yoksa göz ardı edilen eksikleri mi var? Özellikle de en kritik konu: Altyapı bu değişime hazır mı?

Elektrikli araçların yükselişi tesadüfi değil. İklim krizine karşı sürdürülebilir çözümler arayışında, karbon emisyonlarını azaltmak isteyen ülkeler, içten yanmalı motorlara alternatif arıyor. Devlet destekli teşvikler, vergi indirimleri, sıfır emisyon hedefleri ve yüksek yakıt fiyatları, elektrikli araçları cazip hale getiriyor. Ancak bu araçlar sadece bir otomobil değil; aynı zamanda büyük bir sistemin parçası. Şarj istasyonlarından enerji üretim kaynaklarına, elektrik altyapısından batarya geri dönüşümüne kadar uzanan bir zincir var. Bu zincirin her halkası sağlam değilse, sistemin sürdürülebilirliği sorgulanabilir.
Türkiye özelinde bakıldığında, elektrikli araç satışlarında ciddi bir artış yaşanıyor. Ancak şarj altyapısı bu hızla gelişiyor mu, tartışılır. Özellikle büyük şehirler dışında, uzun yola çıkan sürücüler için yeterli şarj istasyonu bulunmaması, önemli bir endişe kaynağı. Ayrıca mevcut şarj noktalarının bazıları düşük hızlı, bazıları ise özel kullanım için sınırlı erişime sahip. Şarj süresinin hâlâ benzin istasyonlarında geçirilen süreden uzun olması da kullanıcı alışkanlıklarını değiştirmeyi gerektiriyor.
Bir diğer önemli konu ise elektrik arzı. Eğer elektrikli araç sayısı kısa sürede milyonlara ulaşırsa, mevcut elektrik şebekeleri bu yükü kaldırabilecek mi? Dahası, bu elektriğin üretim şekli ne kadar temiz? Fosil yakıtlardan elde edilen enerjiyle çalışan elektrikli araçlar, gerçekten çevreci sayılabilir mi?

Elbette tüm bu sorular, sürecin başında olan bir dönüşüm için doğal. Elektrikli araçların yaygınlaşması, sadece ulaşım tercihlerimizi değil, şehir planlamasından enerji politikalarına kadar pek çok alanı dönüştürecek. Altyapı sorunları çözülebilir; asıl mesele, bu dönüşüme zamanında, planlı ve eşitlikçi biçimde hazırlık yapabilmek.

Elektrikli araçlar sessiz ama hızlı geliyor. Bu dönüşümün ayak sesleri şimdilik duyulmuyor olabilir; ama gerekli hazırlık yapılmazsa, sessiz bir devrim değil, gürültülü bir karmaşa yaşanabilir.