Spor… Hani derler ya, birleştirici güç, evrensel dil… Ama gelin görün ki, bu güzelim sözlerin ardında, görmezden gelinen, üzeri örtülen bir gerçek var: Fırsat eşitsizliği. Sporun büyülü dünyası, ne yazık ki herkese aynı kapıları açmıyor. Cinsiyet, para, ten rengi, engeller… Birçok faktör, bazılarını daha en baştan oyunun dışında bırakıyor. Bu durum, sadece bireylerin hayallerini değil, toplumun da sporun gerçek potansiyelinden yararlanmasını engelliyor. Bu hafta köşemde, sporun bu karanlık yüzüne, eşitsizliğin perde arkasına ışık tutmak istiyorum.

En bariz eşitsizliklerden biri cinsiyete dayalı olanı. Kız çocukları ve kadın sporcular, erkek meslektaşlarına göre çok daha az destek görüyor. Maçları daha az yayınlanıyor, sponsor bulmakta zorlanıyorlar, kazandıkları para çoğu zaman erkeklerinkinin yanında devede kulak kalıyor. Düşünsenize, aynı sporu yapıyorlar, aynı emeği veriyorlar ama karşılıkları bambaşka. Kadın futbol takımlarının yaşadığı zorluklar bunun en acı örneklerinden biri. Bu durum, kız çocuklarının spora yönelmesini engelliyor, yetenekli sporcuların kaybolmasına neden oluyor. Bu nasıl bir adalet, bu nasıl bir eşitlik anlayışı?

Paranın gücü de sporun eşitlik ilkesini baltalayan bir diğer faktör. Spor yapabilmek için olmazsa olmazlardan bazıları var: Spor malzemeleri, antrenmanlar, seyahatler… Bunların hepsi ciddi maliyetler. Maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocukları, daha en baştan bu yarışın dışında kalıyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde bu durum daha da vahim. Belki de nice yetenekli sporcu, sırf parası olmadığı için hayallerine veda etmek zorunda kalıyor. Bu, sadece bireysel bir kayıp değil, aynı zamanda toplumun da bir kaybı. Keşfedilmemiş yetenekler, paranın engeline takılıp yok oluyor.

Ten rengi ve kültürel farklılıklar da sporda eşitsizlik yaratan faktörlerden. Azınlık gruplarına mensup sporcular, ayrımcılığa, ötekileştirmeye daha çok maruz kalıyor. Destek bulmakta, kendilerini göstermekte zorlanıyorlar. Sporun birleştirici gücü nerede kaldı diye sormak gerek. Farklılıklarımızın zenginliğimiz olduğunu unutup, insanları sırf farklı oldukları için dışlamak, sporun ruhuna aykırı. Sporda ırkçılığa, ayrımcılığa tahammülümüz olmamalı.

Engelli bireylerin spor yapması, çoğu zaman yeterli altyapı ve destek olmadığı için çok daha zor. Onlar için özel olarak tasarlanmış spor tesisleri, ekipmanlar, antrenörler… Bunların eksikliği, engelli bireylerin spora katılımını kısıtlıyor. Paralimpik sporcuların gördüğü ilgi ve destek, olimpiyat sporcularının çok gerisinde. Oysa onlar da aynı azimle, aynı tutkuyla spor yapıyorlar. Onların başarıları, azimleri, hepimize örnek olmalı.

Peki, bu eşitsizlikleri ortadan kaldırmak için ne yapmalıyız? İşte birkaç önemli adım: Her şeyden önce, sporun her alanında, cinsiyet, ekonomik durum, etnik köken ve engellilik konularında farkındalık yaratmalıyız. Eşitliğin ne demek olduğunu, ayrımcılığın ne kadar yanlış olduğunu anlatmalıyız. İhtiyacı olan sporculara burslar, ücretsiz eğitimler, malzeme yardımları sağlamalıyız. Yetenekli gençlerin maddi imkansızlıklar yüzünden kaybolmasına izin vermemeliyiz. Medyanın ve sponsorların da bu konuda daha duyarlı olması gerekiyor. Kadın ve engelli sporcuların başarılarını daha çok duyurmalıyız. Onların hikayeleri, başarıları, diğer insanlara ilham verecektir. Engelli bireyler için uygun spor tesisleri ve ekipmanları inşa etmeliyiz. Onların da rahatça spor yapabileceği ortamlar yaratmalıyız. En önemlisi de zihniyetlerimizi değiştirmeliyiz. Herkesin eşit fırsatlara sahip olduğuna inanmalıyız. Ayrımcılığa, ötekileştirmeye karşı durmalıyız.

Unutmayalım ki, sporda fırsat eşitliği sadece birkaç sporcunun değil, tüm toplumun meselesi. Ancak bu eşitsizlikleri ortadan kaldırarak, sporun gerçek birleştirici gücünü ortaya çıkarabiliriz. Daha adil, daha kapsayıcı bir spor dünyası için hep birlikte çalışmalıyız. Çünkü spor, herkese eşit fırsatlar sunulduğunda, gerçekten de dünyayı değiştirebilecek bir güce sahip.