Kartalkaya… Doğanın cömertçe sunduğu güzellikleriyle, kış turizminin gözbebeği. Her yıl binlerce insanı ağırlayan bu cennet köşesi, ne yazık ki yakın zamanda yaşanan bir felaketle gündeme geldi. Otelde çıkan yangın, yüreklerimizi dağladı. Peki, bu acı olay, salt bir kaza mıydı, yoksa göz göre göre gelen bir ihmalin sonucu muydu? Yangın sonrası klasikleşen “soruşturma başlatıldı” açıklaması, yitip giden canların ardından bir teselli olabilir mi? Elbette hayır. Artık “olay yaşandı bitti” demeyi bırakıp, acı gerçeklerle yüzleşmeli ve dersler çıkarmalıyız. Bu trajedi, bir kez daha hazırlıksızlığımızın, plansızlığımızın ve denetimsizliğimizin acı bir örneği olarak tarihe geçti.

Bu felaketin ardındaki ihmallere baktığımızda ilk göze çarpan, Kartalkaya gibi önemli bir turizm merkezinde, yangınla mücadele ekiplerinin yetersizliği. Bu durum, yangının büyümesinde ve kontrol altına alınmasında gecikmelere yol açtı. Ekiplerin olay yerine geç ulaşmasının da bu acı tabloda payı olduğu aşikar. Otellerdeki kaçış yollarının yetersizliği, yangın merdivenlerinin olmaması veya kullanılamaz durumda olması gibi güvenlik önlemlerindeki ciddi boşluklar da can kayıplarının artmasına doğrudan etki etti. Bu eksiklikler, göz göre göre gelen bir felaketin habercisi gibiydi.

Asıl sorgulamamız gereken nokta ise denetim mekanizmalarındaki zafiyet. Bölgedeki işletmeler ve altyapı gerçekten yeterince denetleniyor mu? Devletin yetkilendirdiği kurumlar ve kişiler görevlerini layıkıyla yerine getiriyor mu? Yoksa denetimler sadece “kağıt üzerinde” mi kalıyor? Bu soruların cevabı, yaşanan trajedinin boyutunu ve sorumlularını ortaya koyacaktır. Türkiye’nin kronik sorunlarından biri de planlama eksikliği. Afetlerden ulaşıma, altyapıdan turizme kadar her alanda plansızlığın ve günü kurtarma anlayışının bedelini ağır ödüyoruz. Kartalkaya’daki yangın da bu acı gerçeği bir kez daha yüzümüze vurdu.

Artık daha fazla can kaybetmeden, yeni acılar yaşamadan harekete geçmeliyiz. Öncelikle, turizm bölgeleri, deprem riski taşıyan şehirler ve ormanlık alanlar için, her bölgenin özelliklerine uygun, detaylı afet yönetim planları hazırlanmalı. Bu planlar, olası bir afet durumunda nasıl hareket edileceğini, tahliye yollarını, acil toplanma bölgelerini ve müdahale prosedürlerini içermeli. Her bölgede, yangın, sel, deprem gibi afetlere anında müdahale edebilecek, tam donanımlı ve eğitimli afet ekipleri oluşturulmalı. Bu ekiplerin sürekli hazır bulundurulması için gerekli kaynaklar ayrılmalı ve düzenli tatbikatlarla becerileri geliştirilmeli. Denetimlerin sadece devlet kurumlarına bırakılmaması, bağımsız denetim kuruluşlarının da sürece dahil edilmesi, şeffaflığı ve hesap verebilirliği artıracaktır. Denetim sonuçları şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmalı. Böylece halkın bilinçlenmesi ve hesap sorma mekanizmasının güçlenmesi sağlanmalı.

Son olarak, şu soruyu sormadan edemiyorum: Kaynak yetersizliği mi, yoksa kaynakların yanlış kullanımı mı bu tabloya yol açıyor? Bu sorunun cevabını dürüstçe vermeliyiz. Aksi takdirde, Kartalkaya’da yaşanan acı gibi nice felaketler yaşamaya devam edeceğiz. Bu acı olaydan ders çıkarmak ve gerekli önlemleri almak, hepimizin sorumluluğu.

Bu elim olayda hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum.