Derler ya hani, -deveye hendek atlatmak-tan daha zordur diye…

İşte tam da bu deyimin karşılığı gibidir bir boşanma davasının takibi…

Zaman zaman aklıma düşüyor, düşünüyorum…

Bu nasıl bir yasal düzenleme (?) diye…

Dört duvar arasında yaşadığınız geçimsizlik sebeplerini hiç tanımadığınız kişiye yani hakime, anlatmaya çalışıyorsunuz. Şayet sizi anlamazsa, hele bir de geçimsizliğinize tanık olabilecek kişileri bulamazsanız, vay halinize! Yerel mahkeme, İstinaf Mahkemesi, Yargıtay derken oluverir 7 sene…

Arkadaş, kimin ne hakkı olabilir ki bir kişinin hayatını bu şekilde ipotek altına almaya!

İpotek altına almak diyorum zira bilmeniz gereken bir şey var ki; o da boşanma davası devam ederken bile, evlilik birliği devam ediyormuş gibi sadakat ilkesini ihlal edemeyeceğiniz.

Bu şu demek; boşanma davası açtın diye istediğin kişiyle istediğin hayatı yaşayamazsın. Bekleyeceksin, sabırla…

Bekleyeceksin ki senin hayatın hakkında en ufak bir bilgisi ve katkısı olmayan üçüncü bir kişi, senin hayatının artık çekilmez bir hal aldığını anlasın ve boşanma kararı versin…

Demem o ki çekişmeli boşanma davası açmadan önce bir kere değil, birçok kez düşünün ve hırslarınızın peşinden değil huzurunuzun peşinden koşmak adına, anlaşmalı boşanmanın yollarını arayın.

Kısaca; çözüm kavga değil, sulh olmaktır.

Sevgiyle kalın…