Karşıyaka, sadece bir spor kulübü değil; bir yaşam biçimi, nesilden nesile aktarılan bir miras. Yeşil ve kırmızının anlamını bilen her taraftar için, bu sevda bir ömür boyu süren bir hikâyedir. Gençlerle dolu tribünlere her baktığımda, bu hikâyenin yeni bölümlerinin yazıldığını görmek beni hem heyecanlandırıyor hem de gururlandırıyor. 

Bugünün gençleri, Karşıyaka sevgisini sadece tribünde yaşamakla kalmıyor; onu hayatlarının bir parçası haline getiriyorlar. Sosyal medyada yankılanan tezahürat videoları, Karşıyaka formasıyla çekilen fotoğraflar ve organize edilen yardım kampanyaları... Tüm bunlar, bu sevdanın genç nesiller arasında nasıl kök saldığını açıkça gösteriyor. 

Geçenlerde bir deplasman otobüsünde genç taraftarlarla sohbet etme fırsatım oldu. Onların gözlerinde parlayan ışık, Karşıyaka'ya duydukları aşkın bir yansımasıydı. Kimi takımın tarihini detaylarıyla biliyor, eski oyunculardan bahsediyordu; kimi pankart hazırlamanın yaratıcı yollarını anlatıyordu. O an, gençlerin Karşıyaka için yalnızca bir seyirci değil, aynı zamanda bu büyük hikâyenin aktif bir parçası olduğunu fark ettim. 

Gençlerin enerjisi tribünlerden taşıp kulübün geleceğine de yansıyor. Onlar, Karşıyaka’nın değerlerini özümseyerek daha iyi bir gelecek için çalışıyor. Her kampanya, her etkinlik, bu sevdanın daha da güçlenmesine katkı sağlıyor. Bizlere düşen görev ise onların yanında olmak, onlara yol göstermek ve bu büyük sevdanın anlamını aktarmak. 

Karşıyaka sadece bir takım değildir; Karşıyaka bir duruş, bir kimliktir. Gençlere bunu anlatmalı, kazansak da kaybetsek de Karşıyaka'ya olan bağlılığın ve dik duruşun esas olduğunu öğretmeliyiz. Çünkü Karşıyaka ruhu, yalnızca başarıyla değil, değerlerle yaşar. 

Bu gençlerle birlikte yürümek, onların enerjisiyle coşmak benim için tarifsiz bir mutluluk. Her tezahüratta, her maçta bu coşkuyu yeniden hissetmek, bu sevdanın asla sönmeyeceğinin bir kanıtı. Gençler, sizler Karşıyaka’nın hem bugünü hem de yarınısınız. Yeşil ve kırmızı, sizinle daha da güzel bir geleceğe yürüyor.