Karşıyaka Spor Kulübü’nün adı geçtiğinde, sadece bir futbol takımı değil, bir sevda, bir tutku gelir aklımıza. Karşıyaka’yı sevmek, yeşil-kırmızıya gönül vermek, yalnızca sahada atılan gollere ya da kazanılan zaferlere bağlanmaz. Bu sevda, sokaklarda yankılanan tezahüratlarda, tribünlerde dalgalanan bayraklarda, hatta en umutsuz anlarda bile yüreklere nakşedilen bir aşktır.

Bir Karşıyakalı için kulüp sevgisi doğduğu, büyüdüğü şehri, ailesini ve dostlarını sevmek gibidir. Bu sevda, çocukken büyüklerinden duyduğu hikâyelerle başlar. Eski bir maçın heyecanı, kazanılan bir zaferin gururu ya da kaybedilen bir maç sonrası bile dimdik ayakta kalmanın onurudur Karşıyaka sevgisi. Çünkü bu sevda, sonuçlardan bağımsızdır; bir duruşun, bir kimliğin ifadesidir.

Tribünlerdeki coşku, Karşıyaka aşkının en güçlü göstergesidir. Her maçta, Karşıyaka’yı desteklemek için bir araya gelen binlerce insan, yeşil ve kırmızının altında birleşir. Bu insanlar sadece taraftar değil; kulübün gerçek sahipleridir. Tribünlerde yankılanan "Her zaman her yerde en büyük Karşıyaka" tezahüratı, sadece bir slogan değil, bu sevdanın ruhunu yansıtır.

Deplasman yollarında saatlerce süren yolculuklar, soğukta ya da yağmurda beklenen bilet sıraları, her anıyla hatırlanacak dostluklar yaratır. Karşıyaka tribünlerinde kurulan arkadaşlıklar ömür boyu sürer. Çünkü bu sevda, insanları sadece bir araya getirmez; birbirine bağlar.

Karşıyaka, yalnızca bir takım değil; aynı zamanda hayatı sevmenin, zorluklara karşı dimdik ayakta durmanın ve ne olursa olsun vazgeçmemenin adıdır. Kazanmak ya da kaybetmek fark etmez; önemli olan yeşil-kırmızının değerini taşımaktır. Karşıyaka ruhu, sadece tribünlerde değil, hayatın her alanında kendini hissettirir. Bu yüzden her Karşıyakalı bilir ki, bu sevda sonsuzdur.

Karşıyaka aşkı, sadece bir nesilden diğerine aktarılan bir bayrak değil, aynı zamanda kalplerimizi ısıtan, hayatımıza anlam katan bir ışıktır. Ve bu ışık, yeşil ve kırmızının bir araya geldiği her yerde, sonsuza dek parlamaya devam edecektir.