Sabahları aynaya bakmak…
Kimimiz için bir rutin, kimimiz için bir savaş.
Makyajdan önce gözaltı torbalarına, süslenmeden önce burun kemerine, saçını taramadan önce yüzündeki simetriye takılan gözler var. Ve o gözlerin sahibi, bir başkası değil—bizzat kendimiziz.
Son zamanlarda adı daha çok duyulan bir kavram: Dismorfobi.
Ama biz bunu yıllardır biliyoruz aslında. Adını koymadan, anlamını tam tarif edemeden yaşıyoruz. “Kendini beğenememek” deyip geçiyoruz. Oysa mesele o kadar basit değil.
Dismorfobi, kişinin fiziksel görüntüsünde var olmayan ya da başkalarının fark etmediği bir “kusura” saplantılı şekilde takılması…
Yani aynaya bakıp kendi bedenini bir düşmana çevirmek. Burnunun eğriliğiyle, çenesinin küçüklüğüyle, bacağının inceliğiyle gününü zehir etmek. Ve çoğu zaman bu düşüncelerin kimseyle paylaşılamaması. Çünkü “daha ne istiyorsun?” bakışları, bu saplantının üzerine bir de suçluluk duygusu ekliyor.
Şimdi bir düşünün…
Kendini beğenmeyen, beğenilmediğini düşünen, güzelliğini sürekli sorgulayan kaç genç tanıyorsunuz?
Bu çocuklar ne oldu da yaşamadıkları bir kusurla savaşa tutuştu? Ne oldu da herkes aynı buruna, aynı kaşa, aynı vücuda sahip olmak için sıraya girdi?
Dismorfobi sadece bireysel bir sorun değil. Bu, toplumsal bir aynaya bakma meselesi.
Yalnızca estetik merkezlerinde çözülmeye çalışılan bir dert değil, sosyal medyada, reklamlarda, filtreli hayatlarda büyüyen bir yara. Kusurlu olmak değil, kusurlu görünmek korkutuyor artık insanları.
Ve ne yazık ki bu korkunun içinde büyüyen çocuklar, gençler, yetişkinler…
Kendi bedenine düşman olan insanlar artıyor. Her bir estetik müdahalenin ardında yalnızca güzelleşme isteği değil, “kendime katlanma” arzusu gizleniyor.
Oysa bizler, birbirimizin gözlerindeki ışığı görebilsek…
Yüzdeki asimetrideki zarafeti, göbekteki kırışıklıkta bir geçmişin hikâyesini, çillerde yazı bekleyen bir masalı görsek belki her şey başka olurdu.
Belki de en büyük estetik devrim, o kusurlu sesi susturmakla başlar.
İçimizdeki eleştirmeni susturup, kendimize ilk kez dostça bir “merhaba” demekle...