Tıp alanında yıllardır uygulanan reklam yasağı, bugün geldiğimiz noktada tartışmasız bir ihtiyaç mı, yoksa artık güncellenmesi gereken bir kısıtlama mı? Bu sorunun yanıtı, özellikle medikal estetik alanında çalışan doktorlar ve ruhsatlı klinikler için oldukça yakıcı bir hâl aldı. Çünkü sosyal medya gibi güçlü ve yönlendirici bir platformda bilgiye kimin nasıl eriştiği, artık sadece sağlık okuryazarlığıyla ilgili değil; düzenleme eşitsizliğiyle de doğrudan bağlantılı.

Bugün Instagram, TikTok gibi mecralarda dolaşan birçok “güzellik merkezi” reklamı, aslında ciddi bir sorun alanına işaret ediyor. Sıklıkla tanık olduğumuz “5 dakikada yüz gençleşmesi”, “iz kalmadan burun düzeltme”, “tek seansla kalıcı sonuç” gibi iddialar, bilimsel hiçbir temele dayanmayan ama bir o kadar da ilgi çekici vaatlerle dolu. Dahası, bu içeriklerin büyük bir kısmı, sağlık personeli bile olmayan kişiler tarafından hazırlanıyor. Ancak görünüşteki profesyonellik, hastaların gerçek bilgiye ulaşma hakkını gölgede bırakıyor.

Öte yandan, Sağlık Bakanlığı onaylı ruhsatlı klinikler ve tıp doktorları, yaptıkları işlemler hakkında sosyal medya ya da dijital platformlarda bilgilendirme dahi yapamaz hale gelmiş durumda. Öyle ki, bir hekimin hastasına “bu işlemi migren ya da diş sıkma tedavisi için de uyguluyoruz” demesi bile reklam sayılabilirken; hiçbir denetime tabi olmayan sosyal medya hesapları yüz binlerce kişiye yanlış bilgi verebiliyor. Böyle bir ortamda hasta, neyin doğru neyin yanıltıcı olduğunu nasıl ayırt etsin?

Asıl sorun, bilginin susturulması değil, kontrolsüz bilgiye alan açılması. Doktorun ağzına bant vurulurken, sahte hesaplar özgürce dolaşabiliyor. Hekimler öncesi-sonrası görsel paylaşamazken, stok görsellerle hazırlanmış yapay içerikler her gün binlerce kişiye ulaşıyor. Güzellik merkezleri, “tıbbi işlem” tanımı altında pazarlama yaparken, doktorlar bilimsel açıklama bile yapamıyor. Bu, hem halk sağlığını hem de etik sınırlarla çalışan sağlık kuruluşlarını ciddi şekilde tehdit ediyor.
Bu noktada sorulması gereken şu: Bilgilendirme hakkı kimde olmalı? İşlem yapan ve işin bilimsel sorumluluğunu taşıyan doktor mu konuşmalı, yoksa sadece iyi bir video kurgusuyla geniş kitlelere ulaşan ama yetkinliği olmayan kişiler mi?
Sağlık hizmeti, pazarlama diliyle sunulabilecek bir alan değildir. Ancak bilgi de bir tabu haline getirilmemeli. Bugün insanlar sosyal medyada gördükleri içeriklerle işlem kararı veriyor. Bu içerikler doğru bilgiyle değil de abartı vaatlerle doluysa, hem hasta zarar görüyor hem sektör itibarsızlaşıyor.

Sonuç olarak, tıpta reklam yasağı tartışmasız önemli. Ancak bugünkü haliyle adaletsizliğe yol açıyor. Sağlık alanında bilgilendirmenin önü açılmalı, bu içerikler denetim altında üretilebilmeli. Ruhsatlı kliniklerin ve hekimlerin, etik ve bilimsel sınırlar içinde kamuoyunu bilgilendirme hakkı tanınmalı. Bilgi kısıtlandıkça, boşluklar yanıltıcı içeriklerle dolar. Gerçek olanı anlatmazsak, sahte olanı gerçek sanmak kaçınılmaz olur.

Sağlıkta eşitlik, bilgiyle başlar. Ve o bilginin kaynağı, hekimden başkası olmamalıdır.