Uzun zamandır hepimizin içinde ukde kalan bir konuya dokunmak istedim bugün. Temiz siyaset.

İki kelime. Ama içinde bir milletin huzuru, adaleti, umudu var. Siyasetin kavga, entrika ve çıkar oyunlarından ibaret sanıldığı bir çağdayız ne yazık ki. Oysa siyaset dediğimiz şey, halkın kendisidir. O meclis koltukları sadece vekillerin değil, halkın namusu olmalı. Bugün ne kadar öyle, bir düşünelim.

Bunca yıldır halkın dilinden düşmeyen bir söylem var. “Siyaset kirlendi.” Bu cümleyi belki yüzlerce kez duymuşuzdur ama peki neden bu kirli algı hala yerli yerinde duruyor?

Sadece yolsuzlukla sınırlı değil mesele. Şeffaflığın olmayışı, hesap sorulamayan yapılar, kamu yararından çok kişisel çıkarların konuşulduğu ilişkiler ağı... Bunların her biri, toplumun siyaset kurumuna olan inancını sarsıyor.

Ama şunu söylemeden geçemem: Temiz siyaset yalnızca siyasetçilerin omzunda yük değildir. Bu aynı zamanda halkın talebiyle mümkün olur. Oy verdiği kişinin peşini seçimden sonra da bırakmayan, “Sen benim adıma oradasın” diyen bir halk varsa, siyaset de kendine çeki düzen verir.

Medya burada nerede duruyor? İşte tam da göbeğinde. Basın sadece haber yazmaz; halkın sesi, toplumun vicdanı olmalıdır. Gerçek gazetecilik, kimi rahatsız etme pahasına da olsa, karanlıkta kalanı gün yüzüne çıkarabilmektir.

Ve evet, bu ülkede temiz siyaset mümkündür. Gecesini gündüzüne katıp halkı için çalışan onurlu insanlar var bu topraklarda. Onlara alan açmak, destek vermek ve seslerini büyütmek bizim görevimiz.

Siyasetin dili yumuşarsa, halkın kalbi de yumuşar. Hesap verilebilir bir sistem inşa edilirse, adalet güç kazanır. Bugün bu konuda bir şeyler yapmak, yarın çocuklarımıza bırakacağımız en değerli mirastır: Temiz, adil, dürüst bir yönetim anlayışı.

Bu memleket çok şey gördü. Ama artık görmesi gereken tek şey var: Ar damarı çatlamamış bir siyaset anlayışı.

Biz değilsek kim, şimdi değilse ne zaman?

Kadir Barış
Yönetim Kurulu Başkanı
İzmir’de Son Dakika