Artık kimse huzurla uyuyamıyor bu ülkede. Geceleri başımızı yastığa koyunca sadece gözlerimiz değil, içimiz de kapanmıyor. Zihnimizde dönen bin bir düşünce, ay sonu hesabı, yetişmeyen borçlar, işsizlik, adaletsizlik, gelecek kaygısı… Ve bu yükün altında ezilen milyonlarca insan. Herkes sessiz ama uykusuz. Karnı tok bile olsa ruhu aç bu toprakların insanı.
Eskiden gece olunca insanlar huzur bulurdu. Şimdi gece demek endişe demek. Uyuyamayanların sayısı arttı ama nedeni sadece kahve ya da telefon değil. Asıl neden, içimize çöken umutsuzluk. Gençler uyuyamıyor çünkü hayal kuramıyor. Orta yaşlılar uyuyamıyor çünkü geçinemiyor. Yaşlılar uyuyamıyor çünkü geleceğe güvenemiyor.

Bir nesil uykusuz büyüyor bu ülkede. Sınav stresinden değil sadece. Hayat stresinden. Babası gece işe giden çocuk, sabah gözaltıyla büyüyor. Borçları düşünmekten sabahlara kadar dönen anne, çocuk büyütürken kendi tükeniyor. 
Uykusuzluk artık sadece bireysel bir problem değil. Toplumsal bir yaraya dönüştü. Çünkü uyuyamayan insan, umutlanamıyor. Umudu olmayan insan, uykusuzluğa direnemiyor. Direnemeyen insan, sorgulamıyor. Bu yüzden bu ülkenin sadece uykusunu değil, umudunu da geri kazanması lazım.

Gözlerimizi kapatmadan önce içimizi açmamız gerekiyor. Gerçekleri konuşmamız, dertleri paylaşmamız, sadece birbirimize değil, kendimize de dürüst olmamız gerekiyor. Çünkü artık mesele sadece "uyuyamamak" değil... Uyanamamak.
Gece yastığa başımızı koyduğumuzda, ekran ışıkları sönse bile zihinler hâlâ aydınlıkta debeleniyor. Zihinler, gün boyu biriktirdiği belirsizlikle kavruluyor. “Bugün ne kadar az harcadım?”, “Yarın işten çıkarılırsam ne yaparım?”, “Çocuğumun okul masrafı nasıl ödenecek?”... Bu düşünceler, geceyi karanlıktan daha ağır kılıyor. Uykusuzluk artık bir semptom değil, yaşam biçimi oldu. Alarm kurmuyoruz artık. Zihnimiz sabahın körüne ayarlı çünkü.

Bir de şu var: Herkes bir şeylere alıştı. Kötüye bile. Geçim sıkıntısına, borca, kaygıya... Ama bir şeye alışamadık: Rahat uyumaya. Çünkü içimizde hâlâ bir yerlerde “düze çıkar mıyız?” umudu tütüyor. Bu umut, biz fark etmeden bizi gece boyunca ayakta tutuyor. Uyku değil, uyanıklık yorgun bırakıyor aslında. Bir ülke düşünün, gençleri uykusuz, yaşlıları uykusuz, anneleri uykusuz… Ve sonra umut istiyoruz.

İnsan, geleceğine inanmadığı yerde huzur bulamaz. Bu toprakların uykusu kaçtıysa, sadece yorgun değiliz; yönsüzüz. Işıkları kapatınca karanlıkta kayboluyoruz. Sadece uykumuzu değil, yönümüzü de kaybettik.