Bugünün gençleri, zamanlarının önemli bir kısmını ekran karşısında, özellikle de oyun oynayarak geçiriyor. Kimi için bu yalnızca bir eğlence aracı, kimi için ise adeta bir kaçış alanı. Sanal evrenlerde geçirilen saatler, çoğu zaman dış dünyanın baskısından, karmaşasından ya da sıradanlığından uzak bir sığınak gibi görünüyor. Ancak bu dünyaya sadece “boş zaman öldürmek” diye bakmak, meseleyi yüzeyde bırakmak olur.

Oyunlar artık yalnızca renkli grafiklerden ibaret değil. Gençler bu sanal evrenlerde sosyalleşiyor, iş birliği yapıyor, strateji geliştiriyor, hatta bazen aidiyet hissediyor. Takımlar kuruluyor, arkadaşlıklar gelişiyor, başarılar kazanılıyor. Gerçek hayatta “başarısız” hissettiği alanlarda, dijital dünyada bir kahramana dönüşebiliyor bir genç. Ve bu his, onu tekrar tekrar o ekranın başına çağırıyor.

Ancak burada bir denge problemi baş gösteriyor. Oyun oynarken geçirilen süre arttıkça, dış dünya ikinci plana atılıyor. Aileyle geçirilen zaman azalıyor, fiziksel hareket yok denecek kadar azalıyor, dersler ya da diğer sorumluluklar geri plana itiliyor. Özellikle genç yaşta sınır konulmadığında bu durum, sosyal izolasyona, bağımlılığa ve ciddi bir zaman yönetimi krizine dönüşebiliyor.

Aileler, bu konuda genellikle ya tamamen yasaklayıcı bir tavır takınıyor ya da tamamen serbest bırakıyor. Oysa ihtiyaç duyulan şey, ne aşırı baskı ne de tamamen kontrolsüzlük. Gençleri anlamak, oyunların onların dünyasında ne anlama geldiğini fark etmek gerek. Çünkü bu ekranların ardında sadece “boş vakit harcayan” biri yok; çoğu zaman anlaşılmayı bekleyen, belki de gerçek dünyada yeterince kendini ifade edemeyen bir genç var.

Oyunları bütünüyle suçlamak kolay, ama yapıcı olan, o ekranların dışında da ilgi çekici, kapsayıcı ve anlamlı bir hayat sunabilmek. Gençler, ilgilerini verdikleri her şeyde aslında bir şey arıyorlar: Bağlantı, heyecan, başarı hissi, hatta belki sadece kaçış... Bu duygulara gerçek dünyada da alan açabilirsek, ekran başındaki zaman da daha sağlıklı bir yere oturacaktır.

Unutmayalım, oyunlar kötü değildir. Ama hayat yalnızca oyundan ibaret olduğunda, başka güzel şeyleri kaçırma riski doğar.